Nafaka; boşanma davası devam ederken veya sona ermesinden sonra boşanma nedeniyle, eşlerin birbirlerine ve çocuklarına yardım etme yükümlülüğünü yerine getirmek amacıyla her ay ödediği paradır. Nafaka aile hukukundan doğan kişisel bir borç olduğundan devredilemez ve ölümle birlikte sona erer.
Ayrılık davası veya boşanma davası devam ederken mahkeme tarafından belirlenen, eşlerden birinin diğer eşe barınması ve geçinmesi için ödediği nafaka türüne tedbir nafakası denir. Tedbir nafakasına hükmedilirken boşanma davasını kimin açtığının ya da hangi tarafın kusurlu olduğunun bir önemi yoktur. Hakim tarafların mali durumuna göre nafakayı kimin ödeyeceğine karar verir. Tedbir nafakası boşanmanın açıldığı tarihten boşanma kararının kesinleştiği tarihe kadar devam eder.
Boşanma veya ayrılık kararı verildiğinde, çocuğun velayeti kendisine verilmemiş eşin müşterek çocuğun geçimine ve öğrenim masrafları için ödediği nafakaya iştirak nafakası denir.
İştirak nafakası irat biçiminde ödenen bir nafaka türüdür. Hakim istenilmesi halinde nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğine karar verilebilir.
TMK md 364’e göre Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine vermekle yükümlü olduğu nafaka yardım nafakasıdır.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Boşanma neticesinde yoksulluğa düşen eşe diğer eş tarafından ödenen nafakaya yoksulluk nafakası denir. Mahkeme kararının kesinleşmesiyle bu nafaka ödenmeye başlanır.
Yoksulluk nafakasının şartları:
>Eşlerden birinin talepte bulunması.
>Talepte bulunan eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşması.
>Talepte bulunan eşin kusurunun daha ağır olmaması.
>Nafakanın diğer eşin mali gücüyle orantılı olması.
İştirak nafakası çocukların 18 yaşına girmesi ile sona erer. Ancak TMK 182/2’ye göre çocuk ergin olmasına rağmen eğitim hayatına devam ediyorsa eğitim hayatı sonuna kadar iştirak nafakası ödenmeye devam edilir.
Tedbir nafakası boşanma davasının kesinleşmesiyle sona erer. Eğer tedbir nafakası boşanma davasından ayrı bir dava olarak açılmışsa hakim belirleyeceği süreye kadar, süre belirlenmemişse talep halinde hakim kararı ile kaldırılmasına karar verilinceye kadar devam eder.
Yoksulluk nafakası; taraflardan birinin ölmesi halinde veya tarafların birbiriyle evlenmesi halinde kendiliğinden sona erecektir. Ancak lehine nafaka hükmedilen tarafın evlenmesi veya evli gibi hayat sürmesi, nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının işe girmesi halinde nafakanın kaldırılması davası açılabilir. Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/3-634 E. 2010/677 K. No’lu kararına göre lehine yoksulluk nafakası hükmedilen kişinin, sonradan imam nikahıyla evlenmesi durumunda nafakanın kaldırılması gerekmektedir.
Nafakanın kaldırılması davasının açılması herhangi bir süreye bağlı değildir. Koşulların oluşması halinde nafakanın kaldırılması davası açılabilecektir.
Nafakanın kaldırılmasına ilişkin davalarda yargılama usulü basit yargılama usulüdür.
Nafakanın kaldırılması davasında yetkili ve görevli mahkeme nafaka alacaklısının yerleşim yerindeki aile mahkemesidir.
Hükmedilen nafaka miktarının nafaka alacaklısının ihtiyaçlarının artması sonucu yetersiz kalması, mevcut nafakanın giderleri karşılayamaması ve nafaka borçlusunun ekonomik gücünde önemli artış olması sebepleriyle açılan dava nafaka artırım davasıdır.
TMK md 331’de “ Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” denmektedir.
Nafaka arttırım davasında yetkili mahkeme nafaka alacaklısının oturduğu yerdeki Aile Mahkemesidir.
Tedbir nafakasının mahkeme süreci içerisinde bir ara kararla hükmedilen nafaka türü olması nedeniyle ilamsız icraya konu olur. Nafaka alacaklısı yetkili icra dairesine başvurarak ilamsız icra takibi başlatabilir. Bu durumda borçluya ödeme emri gönderilir ve 7 gün itiraz süresi vardır. Borcu itiraz ederse takip durur. 7 günün sonunda itiraz olmadığı takdirde dosya kesinleşir ve sonraki süreçler icra hukuku çerçevesinde ilerler.
Yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, yardım nafakasında ara karar değil mahkemenin nihai kararı olan hüküm söz konusu olduğundan ilamlı icraya başvurulur. Nafaka alacaklısı yetkili icra dairesine başvurarak ilamsız icra takibi başlatabilir. Bu durumda borçluya icra emri gönderilir. Borçlu 7 gün içinde icra emrine itiraz edebilir ancak itiraz, ilamlı icra takibini kendiliğinden durdurmaz. İlamlı icra takibi ancak icra mahkemesinin vereceği icranın geri bırakılması kararı ile durdurulabilir.
Bağımsız şekilde açılan bir nafaka davası sonunda yerel mahkemenin verdiği ilam kesinleşmeden icraya konulabiliyorken; boşanma davası içerisinde talep edilen iştirak ve yoksulluk nafakası, boşanma kararı kesinleşmeden icraya konulamaz.
Yoksulluk nafakası talep etme hakkı; boşanma davasında istenmemişse, hüküm kesinleşmesinden itibaren 1 yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Ancak icra takiplerinde nafaka alacağının zamanaşımına uğrama süresi 10 yıldır.
Nafaka, boşanma davası ile birlikte talep edilmişse boşanma davasına bakmakla görevli ve yetkili olan mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri aile mahkemesi veya davdan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesidir.
Boşanma davasından sonra açılacak nafaka davalarında yararına nafakaya hükmedilecek veya hükmedilen eşin kendi yerleşim yerindeki aile mahkemesi yetkilidir.
İcra İflas Kanunu md 344’te “ Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.” denmektedir.
Tazyik hapsine karar verilebilmesi için:
>Nafakaya hükmedilen bir nihai karar veya ara karar olmalı ve bu karara dayanılarak icra takibi başlatılmalıdır.
>Ödeme veya icra emri usulüne uygun olarak borçluya tebliğ edilmiş olmalı ve takip kesinleşmiş olmalıdır.
>Ödeme veya icra emrinin tebliğinden itibaren 1 aylık süre geçmiş olmalıdır.
>Şikayete tabi bir suç olması sebebiyle alacaklı tarafından yapılan bir şikayet olmalıdır. Nafakanın ödenmemesinden itibaren 3 ay içinde şikayette bulunulmalıdır.
>Borçlu tarafından nafakanın azaltılmasına veya kaldırılmasına ilişkin dava açılmamış olması gerekmektedir. Aksi takdirde borçlu tarafından açılan dava sonuçlanmadan tazyik hapsine karar verilmeyecektir.
Alacaklının şikayetten vazgeçmesi veya borçlunun borcunu ödemesi durumunda verilen hapis cezasının infazı son bulacaktır.
Söz konusu şikayet bakımından yetkili mahkeme icra takibinin başlatıldığı yerdeki İcra Ceza Mahkemesi’dir
“BOŞANMA DAVASI SIRASINDA ANNENİN VELAYETİ ALTINDA BULUNAN KÜÇÜĞÜN MENFAATİNE AYKIRI OLARAK VE HENÜZ TAHAKKUK ETMEMİŞ (DOĞMAMIŞ BİR ALACAKTAN) İŞTİRAK NAFAKASINDAN FERAGATİ GEÇERSİZDİR.”
“…Davacı dilekçesinde; davalı ile Çeşme Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2010/69-63 E.K.sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, müşterek çocukları Tuğçe'nin velayetinin kendisine verildiğini, nafakaya hükmedilmediğini, boşanmadan sonra şartların değiştiğini, çocuğun ihtiyaçlarının arttığını belirterek, müşterek çocuk lehine aylık 600 TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı dilekçesinde; boşanma davasındaki anlaşma protokolü gereği davacının nafaka isteyemeyeceğini, davacının nafaka talebinden protokol gereği ileriye dönük olarak vazgeçtiğini, asgari ücretle çalıştığını, talebin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının boşanma sırasında ileriye dönük nafaka talebinde bulunmayacağını taahhüt etmesi ve boşanma davasından sonra tarafların ekonomik durumlarının değiştiğine dair somut delil elde edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler anne ve baba tarafından karşılanır (TMK nun 327/1. maddesi).
Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder (TMK 328/1. maddesi).
Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerlerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir (TMK.nun 329/1. maddesi).
Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur (TMK.nun 330/1. maddesi).
TMK.nun 182/2. maddesine göre boşanma veya ayrılık vukuunda velayet kendisine verilmeyen eş, küçük çocuğun bakım ve eğitim giderlerine ”gücü” oranında katılmak zorundadır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, tarafların iradesine tabi kılınmamıştır. Dolayısıyla boşanma davası sırasında annenin velayeti altında bulunan küçüğün menfaatine aykırı olarak ve henüz tahakkuk etmemiş (doğmamış bir alacaktan) iştirak nafakasından feragati geçersizdir. Feragate ilişkin beyanı, küçüğün ergin olacağı tarihe kadar sürecek olan nafakayı kapsamaz. İştirak nafakası her an doğup işleyen haklardandır.
Bu nedenle anlaşmalı boşanma ile iştirak nafakası istenilmemiş olsa bile sonradan bu istem gündeme getirilebilir. Buna göre, velayet hakkı kendisine verilen taraf her zaman için karşı taraftan iştirak nafakası talep edebilecektir.
O halde mahkemece; tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, küçüğün yaş, eğitim ve bakım giderleri dikkate alınarak "hakkaniyet" ölçüsünde nafaka takdir edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
“DAVACININ NAFAKA TALEBİNDE BULUNABİLMESİ İÇİN AYRI YAŞAMAKTA HAKLI OLMASI GEREKİR.”
“…1-Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya ilişkin önlemleri alır (TMK.md.197/1). Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir (TMK.md.197/3). Bu yasal düzenlemeye göre davacının nafaka talebinde bulunabilmesi için ayrı yaşamakta haklı olması gerekir. Aksi halde nafaka talebi haklı olmaz. Davacı tarafından eşi aleyhine boşanma davası açılmış, haklı görülmeyerek davası reddedilmiş, karar 22.07.2011 tarihinde kesinleşmiştir. İşbu dava ise davacı tarafından 17.10.2011 tarihinde açılmıştır. Davacı tarafından açılan boşanma davası reddedildiğine göre, davacı ayrı yaşamakta ve nafaka talep etmekte haklı sayılamaz. Bu husus nazara alınmadan davacının kendisiyle ilgili nafaka talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde nafakaya hükmedilmesi doğru bulunmamıştır…”
Nafaka davaları konusunda süreler, davanın açılabileceği haller konusunda hukuki yardım gerekmektedir. Nafaka davaları hakkında soru ve sorunlarınız için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.
Bu site ® BayKonWeb Tarafından hazırlanmıştır.